2015
Her Şey İyi
Temmuz 2015


Birinci Başkanlık Mesajı, Temmuz 2015

Her Şey İyi

Resim
Başkan Dieter F. Uchtdorf

Öncü mirasımızla ilgili düşündüğümde aklıma gelen en duygulandırıcı şeylerden birisi “Gelin gelin Ey Azizler” (İlahiler, no. 30) ilahisidir. Salt Lake Vadisi’ne doğru uzun yolculuğu yapanlar yürüyüşleri esnasında sık sık bu ilahiyi söylediler.

Bu Azizler için her şeyin iyi gitmediğini çok iyi biliyorum. Onlar hastalık, sıcak, bitkinlik, soğuk, korku, açlık, acı, şüphe ve hatta ölümle uğraşmışlardı.

“Hiç bir şey iyi değil” diye bağırmak için her türlü sebepleri olmasına rağmen, bugün bizim hayran olmamız gereken bir tavır geliştirdiler. Onlar sıkıntılarından öteye bakarak gelecekteki sonsuz kutsamaları gördüler. Bulundukları durumlar için minnettarlık duydular. Kanıtlar tersini gösterse de, onlar ruhlarının tüm inancıyla “Her şey iyi!” diyerek şarkı söylediler.

Eğer öncülere olan övgümüz, kendi içimizde bunların bir yansımasını düşünmemize sebep olmuyorsa, boşunadır. Onların fedakarlıklarını ve bağlılıklarını dikkatle düşündüğümde bana ilham veren niteliklerinden birkaçını dile getirmek istiyorum.

Şefkat

Öncüler birbirleriyle sosyal, ekonomik ya da siyasi altyapılarına bakmaksızın ilgilendiler. Ve hatta ilerleyişlerini yavaşlatmasına, işleri zorlaştırmasına sebep olmasına ya da kişisel fedakarlık ve zahmet gerektirmesine rağmen birbirlerine yardımcı oldular.

Bizim amaç odaklı ve partici dünyamızda, bireysel hedefler ya da parti hedefleri, diğer insanlarla ilgilenmenin ya da Tanrı’nın krallığını güçlendirmenin önüne geçebilmektedir. Günümüz toplumunda belli ideolojik hedeflere ulaşmak, bizim kendi değerimizin ölçüsü gibi görünebilir.

Hedefler belirlemek ve bunları başarmak mükemmel bir şey olabilir. Fakat bu hedeflere ulaşma başarısı başkalarını hiçe saymak, dikkate almamak ya da incitmek pahasına geliyorsa, bu başarının bedeli çok ağır olabilir.

Öncüler beraberindekilerle ilgilendiler ama aynı zamanda arkalarından gelen kişileri de düşünüp el arabaları veya at arabaları kafileleri için ekin ektiler.

Aile ve arkadaşların kuvvetini biliyorlardı. Ve birbirlerine bağlı oldukları için güçlendiler. Arkadaşlar aile oldular.

Öncüler, kendimizi yalnızlaştırma tuzağından kurtulmamız ve bunun yerine insanlara yardım etmek amacıyla elimizi uzatıp birbirimize şefkat ve sevgi göstermemiz için iyi bir hatırlatma görevi görür.

Çalışmak

“Gelin, gelin, ey Azizler, çalışıp emek sarfetmekten korkmayın.”

Bu ifade yorgun yolcular için bir marş haline gelmiştir. Bu muhteşem canların ne kadar çok çalıştıklarını hayal etmek zordur. Yürümek onların yaptıkları en kolay şeylerden biriydi. Yiyecek sağlamak, yük arabalarını tamir etmek, hayvanlarla ilgilenmek, eli ayağı tutmayanlara ve hastalara bakmak, su bulup getirmek ve vahşi hayattaki tehlike yaratan unsurlardan ve çeşitli risklerden korunmak için hepsi birlik içinde çalışmak zorundaydı.

Her sabah herkesin anladığı çok net olarak belirlenmiş amaçlar ve hedeflerle uyandılar: Tanrı’ya ve kardeşlerine hizmet etmek ve Salt Lake Vadisi’ne ulaşmak için. Bu amaçlar ve hedefler her gün onlar için gayet netti; yapmaları gereken şeyi biliyorlardı ve öyle ki her gün elde edilecek gelişme önem teşkil ediyordu.

Zamanımızda -arzu ettiğimiz pek çok şeye ulaşmanın kolay olduğu bu zamanlarda- önümüzdeki yol biraz engebeli gibi göründüğünde veya önümüzdeki yokuş daha fazla dikleşmeye başladığında yoldan geri dönmek ya da vazgeçmek bize cazip gelebilir. Bu gibi zamanlarda; hastalığın, zorlukların, acının ve hatta ölümün, onları seçtikleri yoldan alıkoymasına izin vermeyen adamları, kadınları ve çocukları derinlemesine düşünmek bize ilham verecektir.

Öncüler, zor şeyleri yapmanın bedenlerine, zihinlerine ve ruhlarına derinden bir güç verdiğini, ilahi tabiatlarını kavrama güçlerini arttırdığını ve insanlara karşı duydukları şefkati çoğalttığını öğrendiler. Bu alışkanlık onların ruhlarını sağlamlaştırdı ve ovalardan ve dağlardan geçerek yaptıkları yürüyüşleri bittikten çok sonra da onlar için büyük bir nimet oldu.

İyimserlik

Öncüler şarkı söylediklerinde sesleri üçüncü bir ders konusunu dile getirdi: “Ancak sevinçle yolunuza devam edin.”

Bu bizim zamanımızın büyük tezatlarından birisidir ki o kadar çok şeyle bereketlenmemize rağmen yine de çok mutsuz olabiliyoruz. Bolluğun ve teknolojinin harikaları bizi şaşkına çevirir ve güvenlik, eğlence, anlık zevk ve rahatlık yağmuruna tutabilir. Ama yine de etrafımızda pek çok mutsuzluk görürüz.

Öncüler pek çok şey için fedakarlıkta bulunmuşlardır ve hatta hayatta kalmak için gerekli olan en temel ihtiyaçlardan yoksun kalmışlar ve bu şeyleri özlemişlerdir. Onlar mutluluğun şans ya da tesadüf sonucu gelen bir şey olmadığını anlamışlardır. Bu kesin surette bütün dileklerimizin gerçekleşmesiyle olmaz. Mutluluk dış şartlardan kaynaklanmaz. Bu, etrafımızda olan her şeye rağmen içten gelir.

Öncüler bunu biliyorlardı ve yaşadıkları zorluklar ruhlarını çok derinden etkileyip canlarını sıksa da, bu ruhla her türlü şartlarda ve sıkıntılarda mutluluğu buldular.

Zorluklar

Bizler bazen geriye bakıp öncülerin nelere katlandıklarını gördüğümüzde rahatlayarak “Şükürler olsun, iyi ki o zamanlarda yaşamadım” deriz. Bu yürekli öncüler bizi bugün görebilselerdi, aynı endişeleri dile getirmezler miydi diye merak ediyorum.

Zamanın ve şartların değişmesine rağmen, Tanrı’nın yönetimi altında birbiriyle ilgilenen ve refaha kavuşan bir toplum olarak sıkıntılarla yüzleşme ve başarılı bir şekilde beraber yaşama ilkeleri değişmemiştir.

Öncülerden Tanrı’ya imanı ve güvenmeyi öğrenebiliriz. Başkalarına şefkat göstermeyi öğrenebiliriz. Çalışmanın ve çalışkanlığın bizi sadece dünyevi olarak değil aynı zamanda manevi olarak da kutsayacağını öğrenebiliriz. Mutluluğun, şartlarımız ne olursa olsun bizim için elde edilebilir olduğunu öğrenebiliriz.

Öncüleri onurlandırabilmenin ve minnettarlığımızı gösterebilmenin en iyi yolu; Tanrı’nın emirlerine olan sadakatimizi, insanlara olan sevgimizi ve şefkatimizi ve öncülerin kendi hayatlarında çok iyi bir şekilde gösterdikleri çalışkanlığı, iyimserliği ve mutluluğu kendi hayatımıza dahil etmektir.

Bunu yaptığımızda, eski günlere uzanıp bu asil öncülerin ellerini kendi ellerimizle tutabilir ve kendi seslerimizi onlarınkine ekleyip onlarla beraber “Her şey iyi!” şarkısını söyleyebiliriz. Her şey iyi!”

Bu Mesajı Öğretmek İçin Fikirler

Ziyaret ettiğiniz kişilerle beraber “Gelin Gelin Ey Azizler” (İlahiler no.30) ilahisini söyleyerek başlamak isteyebilirsiniz. Sizin ya da bir tanıdığınızın; şefkat, çalışma ya da iyimserlik ilkelerini uyguladığı bir tecrübeyi paylaşabilirsiniz. Eğer Kutsal Tuh teşvik ederse, ziyaret ettiğiniz kişilere, bu ilkelere uyulduğunda gelen nimetlere tanıklık edebilirsiniz ve aynı tür nimetlerin kendilerine verilebileceğine dair onlara söz verebilirsiniz.